'08.07.2015'
“Geleceğin Üreticileri Akıllı Teknolojilerle Büyüyen Çocuklar Olacak”
Araştırmalar, yeni neslin gelecek 10 yıl içinde hem eğitimlerinde hem de mesleklerinde tamamen bilişim alanına yöneleceğini gösteriyor. Ancak ebeveynler çocuklarının teknolojik cihazlarla fazla vakit geçirmesinden dolayı oldukça endişeli. Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Şirin Karadeniz ve Yrd. Doç. Dr. Ayşe Meltem Budak, ebeveynler için her yönüyle teknoloji ve çocuk ilişkisini değerlendirdi.
Yeni neslin bilişim teknolojilerine olan adaptasyonları ve öğrenme şekillerinde oluşan farklılıklar, mesleki yönelimlerinde de belirleyici rol üstleniyor. Amerika İşgücü İstatistik Bürosu tarafından hazırlanan, 2012 – 2022 yılları arasındaki istihdam raporuna göre 2022’de Bilgisayar ve Matematik ile ilgili mesleklerde istihdamın yüzde 18 artacağı öngörülüyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünden Doç. Dr. Şirin Karadeniz, çocuklarının bu cihazlarla gerektiğinden fazla vakit geçirmesi konusunda endişelenen ebeveynlere, endişelenmemelerini ve gelecek neslin bu teknolojiler sayesinde; yaratıcılık, problem çözme ve bilişimsel düşünme gibi önemli becerilerini geliştireceklerini hatırlatıyor. Ayrıca birçok araştırma ve raporda bu becerilerin gelecekteki iş hayatının temel becerileri veya yaşam becerileri olacağı da ifade ediliyor.
Gelecek Enstitüsü’nün yayınladığı istihdam projeksiyonuna göre 2020’de iş hayatında gerekli olan en temel becerileri arasında;
Bilişimsel düşünme
Yeni medya okuryazarlığı
Sanal işbirliği
Tasarım zihniyeti
Kültürler arası yetkinlik
Sosyal zeka
Orjinal ve Uyarlanabilir düşünme
Sezme ve anlamlandırma kabiliyeti bulunuyor.
Gelecek Enstitüsü’nün yayınladığı istihdam projeksiyonuna göre 2020’deki değişim dinamikleri;
1) İnsan ömrü uzayacak ve bu durum tüm dünyada kariyer ve öğrenme sürecini değiştirecek.
2) İş yerlerinde insanların yerini akıllı makineler alacak. Makineler insanların iş yapma şeklini değiştirecek ve insanların yeni beceriler ve yetenekler kazanması gerekecek.
3) Dünya programlanabilen bir sisteme dönüşecek. Örneğin; Evden işimize gitmek için trafik durumuna göre gidiş süremizi gösteren sistemler karar vermemizi kolaylaştıracak.
4) Google Glass vb. giyilebilir teknolojiler ve sanal iletişim medyaları bizim yeni medya okuryazarlıklarına sahip olmamızı gerektirecek.
5) Global olarak birbirine bağlı dünya: Çokuluslu şirketler veya global olarak farklı yerlerde çalışan kişilerden oluşan kurumlar bizim bildiğimiz çalışma şeklini değiştirecek.
Akıllı Cihazlar Bağımlılık Yaparsa Geç Olmadan Önlem Alınmalı!
Teknolojinin aşırı kullanımından doğabilecek fizyolojik ve psikolojik tehlikelerin varlığını da hatırlatan Doç. Dr. Karadeniz, özellikle mobil telefon veya tablet gibi cihazların kullanımında oluşan “bağımlılık” durumlarında vakit geçirmeden bir uzmandan yardım alınması gerektiğini belirtiyor.
“Cihazlarımızı çok uzun süre yanlış oturuş pozisyonunda kullanmak, sokakta yürürken, karşıdan karşıya geçerken, akşam yemeğinde ve aile etkinliklerinde kullanmak veya uyurken bile yastık altında saklamak gibi davranışların sıklıkla olması “bağımlılık” kavramını akla getirmeli. Nasıl ki çocuklarımızı dışarıda hiçbir koruma olmaksızın veya güvenlik önlemi almaksızın bırakmıyor veya bırakamıyorsak bu sanal dünya için de gereken önlemleri almamız gerekiyor”
Çocuklarımız Bağımlılık Aşamasına Gelene Kadar Alabileceğimiz Bazı Önlemler;
Özellikle sosyal medya ve anlık mesajlaşma için kullanım yeri ve süreleri için çocuğumuz ile uzlaşmaya vararak beraber kullanım kuralları oluşturmak.
Çocuğumuzu izlemek ve değerlendirmek,
Rol model olduğumuzu unutmayarak öncelikle bu kararları kendimizin uyguladığının çocuğumuz tarafından görülmesini sağlamak,
Mobil teknolojilerin güvenli kullanımı için kullanılan oyun veya uygulamaların seçimi için araştırma yapmak,
Kendi koyduğumuz kurallar ve sınırlamaların sanal dünyada aşılabileceğini bilerek önemli olanın çocuğumuz ile açık bir iletişim içinde olmak olduğunu bilmeliyiz.
Anne, baba, veya eğitimci olarak bizim de bu teknolojilerden uzaklaşmak, bunları reddetmek yerine bunları kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor ki çocuğumuzu anlayabilelim.
Çocukların Telefonsuz Yaşaması İçin Bir Sebep Yok!
Bahçeşehir Üniversitesi, Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Meltem Budak ise “çocukları teknolojik cihazlardan nasıl uzaklaştırmalıyız” diye asla düşünmememiz gerektiğini belirtiyor: “Çocuklarımızı 6 yaşına kadar kesinlikle bilgisayara dokundurmayalım diye düşünmek hiç mantıklı değil. Çünkü o çocuk diğer gruplardan ayrılır ve bazı becerileri maalesef öğrenemez. Bunun kullanımını nasıl iyi yönetmeliyiz diye düşünmeliyiz. Çocukların var olduğumuz evrende bilgisayar kullanmadan, tabletsiz ve veya telefonsuz yaşaması için bir sebep göremiyorum. Onlara multimedia araçlarını geç vermek veya çok sınırlamak gibi durumların onları var olan sosyal gruplardan ve oluşumlardan koparacağına ve dezavantajlı bir durumuna sokacağını düşünüyorum.”
Çocuklarla Uzlaşabiliriz
Özellikle çocukların televizyon ve tabletler ile sakinleştirmeye veya oyalamaya çalışıldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Budak, bu yaklaşımın dengeli olması gerektiğini ve fiziksel aktivitelerle desteklemek gerektiğini belirtiyor: “Teknolojik cihazlar meşgul edicidir evet ama çocuklar 5 – 6 saat ayırırlarsa maalesef sıkıntı oluşur. Çocuklar için özellikle bazı ciddi kuralların konulması gerekiyor. Çocuklarımıza çok fazla televizyon izlemenin zararlarını gösterebiliriz. ‘Hayır, televizyon seyretmeyeceksin, burada yasak’ demek de çok tehlikeli. Burada sadece siz otorite oluyorsunuz, çocuğa sadece her şeyin sizin bildiğini gösteriyorsunuz. Yasakçılıktan uzak olmak, uzlaşma becerileri geliştirmek çok önemli. Çocuklarımızla uzlaşabiliriz. Onlar da bu süreçten yaşama dair ve onu planlamaya yönetmeye dair çok şeyler öğrenebilirler.”
- See more at: http://www.zamanecocuk.com/aile/haber/teknoloji-konusunda-cocuklarinizla-uzlasin/817/#sthash.ytYPzXk9.dpuf